İçimde bir özlem uyanıyor!
Tek kale maçlarda yaşanan en büyük buhran kalecinin sürekli töhmet altında kalmasıdır! Oyunu başlatır, “lan olm topu hep onlara atıyosun!” diye suçlanır, iyi bi kurtarış yapar “bize gelince uçarsın di mi pezemenk!” diye suçlanır. Adamın işi bu uçacak tabi! Bir de insan evladı uçamaz derler! Kaleciler uçar ehi ehi! Ama ona egzotik spikerler plonjon derler. Ne demekse plonjon? Bi yerden bulmuş sokmuşlar dilimize işte. Hayır daha memlekete gelen yabancı futbolcunun adını doğru dürüst telaffuz edemeden nedir bu plonjon? Degaj var bi de! Biz ona kaleci topu dikti deriz mahallede, kahvede! Kahvede çay ocağında çalışan adamların çoğunun sarımtrak bıyıklı, zayıf yapılı olması da ayrı bi istatistik olsa gerek. Genelde etrafı bezgin gözlerle süzen bu tipler, kimi sevdikleri kişilerin masasına şöyle bi uğradıklarında gülmeye benzeyen biriki hareket yaparlar. Ben bütün bu bezginliğe bardak yıkamanın sebep olduğunu sanıyorum. Bardak yıkamak, ama sürekli bardak yıkamak insanı kendiyle başbaşa bırakan bir eylemdir. Bir süre sonra aynı bardakları defalarca yıkamanın verdiği tüm hoşnutsuzluk ruh haline yansır, tam olarak dünyayı sorgulamayan, ama bir yerde bi yanlışlık var ama nerde lan? dedirten bi felsefe bırakır zihinde.
(ahkam, çağrışım)
0 yorum:
Yorum Gönder