Temizlik eldivenden gelir

Temizlik eldivenden gelir


Döner ustası; işini daha parlak mecralarda icra eden tanınmış aşçılarınkine eşdeğer büyüklükte, sarısının gücünü haftalarca maruz kaldığı pişmiş et ve yağın dumanından alan lekelere sahip aşçı şapkasıyla, milyon kez tekrar eden işleri idam ettiren insanlara has bir rahatlıkla çalışırken 1986 yılına denk gelen yaz tatilinde köy yerinde sürdüğü traktörün anısıyla oyalanıyordu. Ergen yaşlarında babasının çok büyük bir sürpriz eseri “al tarlada biraz eğlen ama dikkatli ol sikerim geçmişini” diyerek teslim ettiği traktör üstünde ne kadar kudretli ve havalı göründüğüne dışardan bakan gözlerle şahit oldu. Şimdilerde drift namıyla ün salmış otomobil kaydırma sporuna ait en nadide hareketleri traktörün arka lastiklerinden tekini kilitleyerek icra etmiş, üstüne köy içinde çeşme başında bekleşen kızların yanından geçerken de pek güzel havasını atmıştı.  Bu hülyalara kapıldığı esnada, kaba etinin bir delikle özdeşleşen bölgesinde ses bulan bir kaşıntıyı işaret parmağıyla çektiği sert bir ihtar neticesinde susturdu. Yarım ekmek ölçüsü için kafi gelecek et miktarını tayin ettikten sonra, ekmeğe bir dolu yeşillik boca edip “Soğan koyim mi?” diye sordu. “Yok hayır” dedi kız soğan yemeyişine hayranlık duyan bir sesle. Ekmek gerekli yükü yüklendikten sonra kapanıp, manasız desenler arasında büfenin isminin geçtiği bir kağıtla kaplandı.

Her alışverişin esasında vuku bulunan para alıp üstünü verme eyleminin bitimine müteakip alışılmadık bir ses duyuldu: “Ama siz eldiven takıp bir de üstüne para elliyorsunuz böyle olmaz ki!”

Alışılmadık durumun verdiği korkunç şaşkınlıkla sırıtıp “Yo bişey yok, temiz onlar” dedi döner ustası. Temiz onlar diyerek işaret ettiği şeyin para mı, eldiven mi, yoksa bütünüyle kirlerinden arınmış bir hayatın hayali mi olduğu anlaşılamadı. Kafasında tam tayin edemediği hijyen kurallarına göre pisliğin kaynağı eldi; eldiven, üstünde su tutmayan maddeler gibi mikrop barındırmayan, her deliğe (özellikle kaşıntı anlarında) girmesi münasip bir maddeydi. Hem eldiven takıp üstüne bir de eleştirilmek bu noktada ağrına gitti. Yüzündeki şaşkınlıktan doğan gülümsemede yazlık yerlerde güneşli  havanın aniden kapayıp dolu yağdırmasına benzer hızda şaşırtıcı bir değişiklik peydah oldu. Derhal kendini toparladı, kaşların çatımının ses tonuna kattığı sinir edasıyla “Sonuçta eldiven takıyoruz hanımefendi!” çıkıştı. Kendisini yaralayan bu tavrın sahibine yine de velinimet gözüyle hanımefendi merkezindeki hitabını zamanın çok dar bir aralığında takdir buyurdu. “Ya bırak Allahaşkına” diyerek döneri meşrubat dolabının üstüne çarpan öfkeli kız, bu sözüne müteakip devam eden yürüyüşünün onaltıncı adımında en azından döneri bırakmasına pişman olacaktı. Döner ustası sırada bekleyen diğer müşterilerden onay ve anlayış bekler bir edayla “hayret bişey amına koyim, bu tiplere de hiç bişey beğendiremezsin usta” diyerek yeni siparişi hayata geçirmek üzere işine devam etti…

0 yorum: